Bu hafta Lukas tam zamanlı (11.45'e kadar) kreşe gitmeye başladı ve benim "özel zamanlarım" delicesine (tam 2 saat 45dk) arttı. Bu hafta bu 2.45 x 5 = 12,25 saati tamamen "bomboş" geçirdiğimi itiraf edeyim de şok olun!
Bu yazı "basiretim bağlandı" da diye bilinen "kendi kendini engelleme" davranışım üzerine olacak gibi dursa da, ikinci itirafım gelsin: hiç de öyle değildi. Bilinçli, gayet planlı, hiç bir pişmanlık içermeyen bir bomboşluk yaşadığımı itiraf edeyim. Çünkü 2 senedir ilk defa "bomboşluk" şansı elime geçmişti, dibbbbbine kadar kullandım. Ha mutlu oldum mu? HAYIR! Ben adam olmayacağım.
Tüm hafta boyunca, sporu salladım (nedeni: yoga matımda mikroskobik ölçülerde bir delik görmek, kaydıraklı kısım tadilata girdiği için havuzu es geçmek (evet kaydırakta çocuksuz bir şekilde deliler gibi inip kayma hayalim var, 40 yaşına girmeye ramak kalmış bir kadın için tuhaf mı? Hiç de değil), Almanca'ya başlamadım (nedeni: kitapların üst rafta olması, sandalyeyi çekip de tırmanmaya üşenmem!), kitap yazmaya ucundan bile yanaşmamam (nedeni: yazı kabızlığı). Ama deliler gibi gezdim yahu.. Hiç gitmediğim batı mahallelerine gittim, aşırı yürüdüm (çünkü ayaklarımla düşünen bir insanım), bisiklete tekrar binmeye başladım (kazadan sonra bir korku gelmişti, araba tamire gidince zorunluluktan üstüne gittim) ve 3 yeni insanla tanıştım! Aşırı sosyaldim, aşırı konuşkandım, aşırı offline'dım, aşırı online'dım.. Bunlar iyi geldi. Fakat; şunu keşfettim: bunlar beni mutlu etmedi!
Şimdi bu haftayı "dinlenmeye" ve tam bir kokoş ev kadını gibi arkadaşlarla kahve içip alışveriş yapmaya ve sosyal medyada dolaşmaya ayırdım ya, hep içimde "ama haftaya herşey normale dönecek ve ben hedeflerime doğru yürümeye başlayacağım" hissi vardı, yani kafam hiç boşalamadı, aksine "amma boş geçiriyorum ya, koca haftayı yedim resmen" devamlı kafamda dolandı durdu!
Çünkü; alışmışım dolu yaşamaya, hedefler ve koşturulması gereken şeylerle yaşamaya, bir şeyleri başarmaya, devamlı çalışmaya, üretmeye, uğraşmaya.. Boşluk? Amaçsızlık? Anlamsızlık..
Nedeni "overachiever syndrome" ("üstün başarı sendromu" çevirisi bence tam oturmuyor, başarı odaklı yaşama sorunu desem?). Çok kişisel ama yazmak istiyorum: bende bu sendrom var. Çoğuna "mükemmelliyetçilik" gibi geliyor, "kontrolcülük" gibi geliyor ama tam değil. Çünkü sorun başkalarıyla değil, tamamen kendimle. Hırslı bir insan değilim ama "başarı" kelimesi benim için çok aşırı anlam yüklü çünkü "hayatımın başarısız, boş, anlamsız geçmesi riski" benim için EN EN EN büyük felaket! Bunun için devamlı "hedefler" koyuyorum, listeler yapıyorum, devamlı bir "ulaşılması gerekenler" var kafamda.. Bu ÇOK ZOR ARKADAŞIM YAA! Herkes gibi Selinsu'nun annesiyle, işyerindeki Mehmet Bey'le ya da spor salonundaki Banu'yla yarışsam, yine kolay, ama ben kendimle yarışıyorum, dipsiz kuyu!
Hırslı biri değilim, herşeyi mükemmel yapacağım hele hiç değilim amaaaa, bir şeyi aklıma koyduysam, onu en iyi şekilde yapmak zorunda hissediyorum. Sanırım aileden gelen "herşey değil, bir şey ol ama o şeyi en iyisi ol" düsturunun etkisi büyük ama kişisel olarak da aşırı sorumluluk sahibi biriyim, bir işe başladıysam o işi kendimi zorlayarak yapabileceğimin en iyi şekliyle yapmak ve bitirmek benim için çok önemli.. Etik, inanç, yaşam anlamı, ne kadar büyük tanım varsa hepsi buna endeksli. Nasıl büyük yük yarebbim.. Bundan kurtulmak istiyorum ya ben işte... Nasıl olacak bu????
Okudukca sende kendimi goruyorum Ogrenenanne!! Bu nasi bi illet yarebbi, kendime cekil kenara biz azcik otur soluklan diyorum. Ama III iihh!! Blogunu yeni kesfettim, burdan da okumaya basladim. Bi sonuca/cozume ulassan da senden feyz alsam diye meraktayim. Biz de 1,5 sene evvel Istanbul’dan Almanya’ya tasindik. Aslinda o sayede bulmustum blogunu. Her anlamda cok cok faydalandigimi soylemeliyim. Normalde boyle kimseciklere mesaj atmam. Bu ara bana da biseyler oldu. Bu da depomdaki bir kabizlik olsa gerek. Kendimi asmaya calisiyorum. Hadi issallah :)) cok sevgiler
YanıtlaSilKelin merhemi olsa sevgili Ayşe :D Ama beraber arayabiliriz bak, çok sevinirim!
SilAma Ceren, lafını balla bölüyorum da, şunu diycem, kendine 'dünyayı ele geçirmek' gibi zor / hırslı hedefler koymuyorsun ki. Yapmak istediklerine baktığımda, kendinle yarışmak için harika maddeler belirlemişsin. Kendinle yarışmak kadar da sağlıklı bir şey var mı hem? Ben kendimle yarışmasaydım, basit zaferlerime sevinemezdim. Olduğum kişi olmanın değerini bilemezdim. Ne kısmında seni rahatsız ediyor tam anlamadım sanırım.
YanıtlaSilBu arada ilk haftan çok güzel geçmiş <3 Dolu dolu ve gayet boş. Bayıldım.
Odaklanamamak. Sorun o, yani bir çok maddeye aynı anda ulaşmak istiyorum 10 tane hedefim var mesela.. Halbuki 1 hedef belirlesem, ona ulaşıp rutine soktuğumda 1 tane daha eklesem.. Sanki daha rahat olacağım..
SilÇözüm olarak, ikinci haftamı tam planladığım gibi harfi harfine uyarak geçirmeye ve bunun beni nasıl hissettirdiğini yazmaya karar verdim ;)
merak ediyorum, bakalım nasıl olacak. bekliyorum yazıyı hevesle :D
Sil