Neden 100 gün?




Sevgili blog.

Uzun zamandır ertelediğim ve aklımdan çıkmayan eylemler için kendime özel bir süre tahsis etmiştim. Rezervasyon yaptırdım, senin anlayacağın. İlk yazımda anlattığım gibi. Bir nevi trend ifadeyle; 'challenge' diyelim. Daha butik bir şekilde betimleyeceksek; 'kişisel kampanya' olabilir. Bu kampanyada neler yapacağımdan bahsedecektim sana aslında...

Fakat öncelikle neden illa 100 gün? Neden şuan ve her zaman değil?

Çünkü bu ertelenen eylemler, hiç rutin olarak yapmadığım ve sürümümde olmayan özellikler. Olsa iyi olur herhâlde, dediğimiz maddelerden. Mesela, her sabah erken kalkıp yürüyüş yapmak. Ya da, düzenli olarak spor yapmak. Alkole ara vermek. Başladığım işleri tamamlamak.

Bu gibi kararları ve bana iyi geleceğini düşündüğüm şeyleri hiç gerçekten (istikrarlı) yapmadım ki? Yaptıysam da allah tamamına erdirmedi hiç. Kısa süreli oldu, dağınık oldu. Dolayısıyla bana gerçekten nasıl geleceğini, bana uygun olup olmadığını bilmiyorum. Bilemedikçe de zihnimde gereksiz yer kaplıyor. Bir arkadaşım meditasyon yapmanın verimlilik açısından çok kıymetli olduğuna inanıyordu. Hatta şöyle demişti:

'Eğer o sabah meditasyon yapamazsam, günüm berbat geçiyor'

Aslında meditasyon, onun için acımasız bir 'şart' haline gelmişti. Zannediyordu ki 'mükemmel hayat' meditasyonla başlayan hayattır. Meditasyon yapma gerekliliğinin onu baskı altına aldığını fark edemiyordu. İki çocuk babası ve yoğun çalışan biri olarak, haliyle haftanın birkaç sabahı güne ideal senaryosunda başlayabildiğini varsayarsak, genel olarak hayatının berbat geçtiğine inanması, tesadüf değil.

Sağlıklı beslenmeye yakından bakalım bir de:

Bazı popüler beslenme tarzları var. Vegan, alkali, ketojenik vs. Ben de uzun süre glütensiz beslenmeye adadım kendimi ve haliyle şekersiz. Fakat yaz geldiğinde anında gevşedim, bozdum. Sonra da kendime her günü zehir ettim. Çünkü ideal hayat tanımıma oldukça ters tabaklar hazırlıyordum kendime. Madem glutensizlik, şekersizlik o kadar şahaneydi; neden hemen bozdun? Bu arada, özel bir durum olmadıkça, herhangi bir beslenme şeklini yıllar boyunca sürdürmek, sağlığımız için tehlikeli. Yani, iyileştirme odaklı beslenmeleri bile, belli sürelerde yapmak gerekir. Bunları hesaplamış mıydım, varmak istediğim yer neresiydi? Acaba?

Kısacası, neyi neden yaptığım, gerçekten o şeyin bana uygun olup olmadığı, zevk alıp almadığım konuları bende hala cevaplanmadı. Mutlu olduğum şeyleri yapmak istiyorduysam, zaten bunları kendiliğimden yapmam gerekirdi. Spor yapmak örneğin. Neden sürdürülebilir bir eylem olamadı bende bu? Neden pazartesi trenine attık hep bu kararları? Çoğumuz? Depolarda kalan o kararlarımız, neyi bekliyor ve hala neden gitmiyor?

Kısacası, 100 gün- öylesine bir rakam- ancak bazı şeyleri anlamak için yeterli bir süre. Bu şeyi ya seviyorum / istiyorum / ihtiyacım var / bana iyi geliyor ya da gönder gitsin. Belki, tenis oynamak (örnek) sana göre değildir? Yıllarca depoda beklettiğin bu ürünü artık göndermen gerekiyordur.

Bana ayrılan bu mukaddes sürede amacım, depoda kalmış ürünlerimi vitrine almak ve piyasanın nabzını tutmak, sayın blog. Çünkü stokları eritip, kendime yeni alanlar açmaya ihtiyacım var anlıyor musun? Bu nedenle, 100 günde biraz kurgulu-planlı-iteklemeli şekilde 'vazgeçemediğim' ama bir türlü de 'istikrarlı gerçekleştiremediğim' tüm eylemlerimi / planlarımı / isteklerimi gündemime alıyorum.

Diyebilirsin, 100 günde -örneğin- karikatür mü çizer hale geleceksin. Ah nerde? Burada üzerine gitmek istediğim, belirlediğim sürede gerçekten haşır neşir oluyor muyum? Bu bana günlük planımda işkence mi, dinlence mi, zevk-sefa mı, heyecan mı? Ne olarak dönüyor?

Gel anacım gel, stokları eritiyoruz gel! Kampanya başlıyor geel!

Günlük olarak buraya notlar almak istiyorum bu sürede. En kısa sürede genel anlamda depomda neler birikmiş onlardan bahsederim.



Share:

3 yorum:

  1. mrb kahve. yeni blog açtığını duyunca bir heves koştum.ve tam da aklımda olan şeyi buldum. hatta bende böyle bir blog açsam mı açmasam mı adı ne olsa diye debelenirken(benim depoda da bunlar var ;) ) bana ilham verdin resmen. anlattıkların çok makul geldi. sanırım otuz beş yaş sendromu :D 17 ekimde 35 olucam ve niyeyse böyle bir duvarın arkasını görecekmiş,bir aydınlanacakmışım, bir erecekmişim gibi geliyor.bir milat gibi bir şeyler yapmam gerek deyip duruyorum. ve bana on numara yol gösterdin. blog açar mıyım bilmiyorum ama kendi depomdaki bir çok şeyi boşaltabilirim belki.başarılar ,sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. ay keşke açsan. boşaltsak şu depoları, şıkır şıkır olucaz gerçekten hülya.

      Sil