SORU-006


Sorumluluklarım konusunda takıntılı sayılabilecek kadar hassasımdır ama az bulunan fırsatlar yakalayınca rutinlerimi gözüm görmeyiveriyor. Her gün tekrarladığımız şeyler bizi biz yapıyor; en çok yaptığımız şeylere dönüşüyoruz. Yüzümüzün dönük olduğu yöne doğru sabit ivmeyle gelişiyoruz. Tekrarları bozma isteği uyandıran şeylerse bizim yaşam çizgimizde ani yükselmeler yaratıyor. Bunların düşüşü de bir o kadar hızlı oluyor genelde ama hani dönüp dönüp anlattığımız hikayeler vardır ya, onlar rutini bozduğumuz zaman başımıza gelenlerin içinden çıkıyor. Yazmayı planladığım yazılar aksadı ama pistin dışına çıkmıştım, demeye getiriyorum. Bu sırada işe de gitmedim, hatta bu sabah da bir saat geç geldim. Sporum da aksadı, İspanyolca kursum da… Çamaşır da yıkanmadı, bulaşık makinesi de hala boşaltılmadı. İspanyolcamı kendim çalışır toparlarım, evi dip köşe temizlerim haftaya, yığılan işler yüzünden bir iki gün sıkışırım ama kimse benim yüzümden vezir de rezil de olmaz. Ben sorumluklarımı yerine getirmedim diye dünya dönmeyi bırakmadı yani bu üç günde. O zaman soruyorum size:

SORU-006
10 YIL SONRA BUGÜN YAPTIKLARINIZIN YA DA YAPMADIKLARINIZIN HANGİLERİ ÖNEMLİ OLACAK?
Her yaptığımız şey önemli olacak galiba. Bir yerde okudum geçenlerde, mesela birini aradınız telefonu açmadı, söyleyeceğiniz şeyi bir kere daha düşünmeniz için bir fırsatmış bu durum. Bunu okuduğumdan beri aksiliklere fırsat gözüyle bakmaya çalışıyorum. Hani arabanız arızalanır, servise vermek zorunda kalırsınız, hay allah’tır, ama toplu taşıma kullanırken bir yaşlıya ya da bebekliye yardımınız dokunur. İşe yaramış hissedersiniz, insan olduğunuzu hatırlamanıza vesile olmuştur arabanızın bozulması.
Rutinlerimizle ördüğümüz hayatımız bir kazak olsun mesela, tekrar eden o iki ters-bir düz sizin kazağınızın ana deseni; yününüz mavi, şişiniz 8 numara, çıkacak sonucu aşağı yukarı tahmin ediyorsunuz. Kollarınızda sıkışıklık hissi sevmediğinizi fark ederseniz şöyle bol bol kollar örersiniz; boğazınızın soğuğa hassas olduğunu fark ederseniz, boğaz ekleyiverirsiniz. Bir gün kafanız başka yere bir kayar, aaaa iki sıra haroşa örmüşsünüz. O bizim kazağı farklı kılan, bizim yapan kısmı oluyor artık. İsterseniz bozun bir daha örün o iki sırayı ama şöyle bir üzerinize tutup bakınca aslında tam sizlik bir kazak olduğunu görmeniz çok muhtemel.
Bir de Japonların kırık eşyaları yapıştırarak tekrar kullandıkları bir sanatları varmış: Kintsugi. Kesin duymuşsunuzdur ama kırılan eşyaları altın renkli porselen tozuyla yapıştırıyorlarmış. Hem sahip olduğu şeyi bir çırpıda atacak kadar değersiz görmüyor, hem de altınla onarıyor hatasını. Sonuçta sadece o kişinin hatasına özel, eşsiz güzellikte bir vazosu, tabağı, kupası oluyor.
Rutinlerimi kırdım diye onlardan vazgeçmedim yani. Araya altın yaldızlı anılar serpiştirdim; enerji, motivasyon, ilham depoladım. Mavi kazağıma iki sıra pembe haroşa ördüm. Her gören arkadaşım o iki sırası pembe olan mavi kazağın hikayesini dinlemek isteyecek şimdi. Anlatacak hikayeler biriktirme fırsatını bana verdiğin için teşekkürler benim canım mavi kazağım.

Share:

21 yorum:

  1. Çok anlamlı bir yazı olmuş bu ve üstelik ben de rutinlerimin dışına çıktım son birkaç gündür, iyi geldi

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Rutini bozduk diye kendimize kızmayı bırakmak bile çok rahatlatmıyor mu:)

      Sil
  2. keyifle okudum.. .10 yıl sonra eminim yapmadığımdan ve yaptığımdan pişman olduğum şeyler olacak. ama okuduğum kitaplarla ilgili ve aileme ayırdığım zamandan pişman olmayacağım...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Yorumunuz için çok teşekkür ederim:)
      Nereye vakit ayırdığınızda mutlu olduğunuzu tespit etmeniz de çok güzel bir yöntemmiş:) Elimiz kumandaya gittiğinde "buna ayıracağım vakti zevk alacağım şeye ayırırım." diyebiliriz:)

      Sil
  3. Bugün GEO dergisinde ölüm ve ölüm korkusuyla ilgili bir yazıyı okurken ben de benzer şeyleri düşünüyordum, yani şimdi bana "çok aşırı önemli" gelenler aslında ne kadar önemli.. Bilmiyorum, galiba bende bir "kapanışı iyi yapma" azmi var, o nedenle devamlı planlar programlar, dolu dolu geçmeli, üretken olmalıyım.. Bilmiyorum.. belki gerçekten de önemli olan daha basit şeyler..

    YanıtlaSil
  4. Burcu, ne hos yazmissin, izmir'e geldigimde bi kahve icsek ne güzel olur diye düsündüm. kazak örmeye basladim ben de, aslinda cocuklugumdan beri ara ara örerim, meditasyon yaparken nefese odaklananlarinkisi gibi is görüyor benim icin, rengarenk yünlerin verdigi keyif ise bamabaska, bir motif cikiyor ortaya. is arkadaslarim alay ettiler benimle iyi mi? cünkü örgüyü egitimsiz insanlar, "kariyer" sahibi olmayanlar örer saniyorlar. ben de onlara güldüm, bir insanin eliyle birsey üretmesinden daha dogal ne var, acaba siz niye buna gülüyorsunuz bir düsünün dedim.

    YanıtlaSil