Farkına bile varmadan, kasmadan, yorulmadan iki günü harcama
yapmadan geçirmişim. Yalnız olduğumda tutumluluk konusunda başarılıyım ama
insan içine karıştığım anda “bi’ daha mı gelicez dünyaya?” modu bir anda aktive
oluyor. Alkol ve sigara konusunda da tam bir sosyal içiciyim. Merhaba, ben Burcu,
sosyal harcayıcı ve sosyal içiciyim. Kendimi bir gruba dahil etme güdüsüyle
bedenime ve cüzdanıma zarar vermekte bir beis görmüyorum anlaşılan. Bir dahaki
sefere dışarıya çıktığımda soda ya da sudan başka bir şey içmemeye niyet
ediyorum. Hadi kızım, göreyim seni.
KENDİNİZİ DEĞERLİ
HİSSETMEK İÇİN NEYE İHTİYACINIZ VAR?
Sorularımdan ve cevaplarımdan öğrendiğim kadarıyla kendimi
değerli hissetmek için “birine” ihtiyacım var. Bu birinin bana kendimi değerli
hissettirmesini de bekliyor olabilirim, kendimi o biriyle karşılaştırıp “ben
ondan daha değerliyim” de demek istiyor olabilirim. İnsanlıktan uzakta bir
başıma nasıl değerli olabileceğimi bilemiyorum.
YouTube’da “Kadın Kanalı”nı takip etmenizi öneririm. Üzerinde
çalışılmış, düşündürücü içerikler hazırlıyorlar. Aşağıda linkini paylaştığım
bölümde genç bir kadının insanlıktan oldukça izole, kendi yaptığı evinde, kendi
yetiştirdiği yiyeceklerle, kendi yaptığı şifalı karışımlarla, kendi kendine
olan hayatını izleyebilirsiniz. Daha önce New York’ta yaşamış, tasarımcı olduğu
halde temel tüketim malzemelerinin hiçbirini kendi üretemediğini fark ettiği
zaman sorgulama süreci başlamış. Kurduğu düzenden tatmin olduğunu
görebiliyorum. Kendi kendine hem madden hem manen yetmeyi başarıyor olması
gerçekten hayranlık uyandırıcı. İtici sebebi insanlardan yorulması falan da
değil, kendi kendine yetmek istemesi.
Günlük yaşantımda o kadar dışa bağımlıyım ki sevgiyi, değeri
de dışardan almakta bir gariplik görmüyorum. Çantama baktım az önce, benim
ürettiğim tek bir şey yok. Yediklerimi birileri benim için yetiştiriyor, başka
birileri benim için pişiriyor, ben de para veriyorum. Giydiklerimi birleri benim
için tasarlıyor, başka birileri benim için dikiyor, ben de para veriyorum. Salonumdaki
masif ahşap sehpayı biri zımparaladı, başka biri ona perfore ayaklar taktı, ben
de para verdim. Biri bana değer verdiğinde karşılığında bir şey vermem
gerektiğini hissetmem, sürekli bir alış-veriş içinde olmamdan kaynaklanıyor
olabilir. Üretip paylaşma alışkanlığına sahip olmadığım için tek bildiğim yöntem
olan takasla değer sahibi olmaya çalışıyor olabilirim.
Üretip paylaşma davranışının mutluluk ve özdeğerlilik
getirdiğini annelerde görebiliyorum. Sütle kurulan bağ daha sonra yemek yapma
ve yedirmeyle devam ediyor. Hayatının diğer alanlarında alış-veriş davranışını
sürdürüyor bile olsa çocuğuyla kurduğu paylaşım ilişkisi anneye bambaşka bir
perspektif veriyor. Pek çok kadın anne olduktan sonra üretmeye başlıyor
gördüğüm kadarıyla; domatesini balkonda yetiştireninden yoğurdunu kendi
mayalayana. Bu yönelimin çocuğunun doğmasıyla başlayan üretme ve paylaşma
davranışını hayatına yayma dürtüsü olduğunu düşünüyorum. Annelere alkış.
Sevgiyi dışarıdan beklememin çözümü üretici ve paylaşıcı
olmak olabilir mi?