SORU-015


Finansal özgürlüğünü kazanmak bir iş sahibi olup temel ihtiyaçları karşılayabilmekle olmuyor. Para kazandığınız işinizi kaybederseniz temel ihtiyaçlarınızı karşılayamayacaksanız finansal olarak özgür değilsiniz demek oluyor. Finansal olarak özgür olmayan birey de maalesef herhangi bir açıdan özgür olamıyor. Ev kredisi ödemek zorundaysanız işinizi kaybetmeyi göze alamaz, size hakaret derecesinde şakalar yapan koordinatörünüze güleryüz göstermek zorunda kalırsınız. Gerçekten özgür olsanız o kişisinin size o şakayı yapmasına izin vermezsiniz. “Yeter!” diyip çıkabilme lüksüne sahipseniz sadece işinizi yapmayı istediğiniz için orada olursunuz. Özgür iradesiyle o şirkette bulunmayı seçen personellerin olduğu firmalarda ortaya çıkan ürünler tartışmasız kalitelidir, o şirketin marka imajı sempati duyulasıdır.

Eğer bir kişi her sene sahip olduğu varlığın %4ünü harcıyorsa zengin sayılıyormuş. Çünkü her sene %4ünü harcadığınız bir kaynağı ömrünüzün sonuna kadar tüketemiyormuşsunuz. Sahip olduğunuz varlığınızdan daha çok harcama alışkanlığınız sizi zengin ediyor, diyebiliriz. Yapabileceğimiz bir diğer hesap da şu: yıllık giderinizi 25 ile çarparsanız zengin olmak için ihtiyacınız olan miktarı bulabilirsiniz.

SORU-015
YAPTIĞINIZ İŞİ SEVİYOR MUSUNUZ? BÜYÜK İKRAMİYE SİZE ÇIKSA NE İŞ YAPARDINIZ?

Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü mezunuyum. Çok büyük ideallerle seçtim mesleğimi, okulda aldığım eğitimle dahi bir sanatçı olacağıma inandım. Okulumun ilk yaz tatilinde bir mimarlık ofisinde çalışmaya başladım. Ofisten kazandığım parayla geçinemeyeceğimi anlayınca bir de barda çalışmaya başladım. Komiktir ki bardan kazandığım para, mesleğimi geliştirmeye çalıştığım yerde kazandığımın 5 katıydı. Temel ihtiyaçlarınızı karşılayamadan idealist olamazsınız. Mesleğime inancımı ilk bu konuda kaybettim.

Annem resim öğretmeni, benim de elim kırıktır. Okulda bir paftalar çiziyorum ki aman aman, neredeyse ressamım. Öğrenimini gördüğüm işin inşaat sektörünün bir parçası olduğunu anlamam üçüncü senemin sonundaki şantiye stajımı buldu. Kağıtta, bilgisayardaki artistik çizgilerin gerçek hayattaki karşılığının beton, çelik, toz, usta teri, mal sahibi küfrü olduğuyla yüzleştiğimde bir kere daha kırıldım.

Mezuniyetimden hemen sonra İstanbul’daki en büyük projede çalıştım. İnsana olan inancımı da orada kaybettim. Güvendiğin insanlar tarafından kullanılmak mı ararsın, hak etmediği halde senden fazla kazananı mı, dedikodu mu istersin, entrika mı? En büyük şansım bağlı olduğum müdürümün finansal özgürlük sahibi bir kadın olması, inanmadığı şeye inanmadığını söyleyebilmesi, saygıyı hak etmeyene saygı göstermemesiydi.

İstanbul’dan İzmir’e taşınacağımı söylediğimde şansım yaver gitti ve bana göre yüklü bir miktar tazminat aldım. İlk defa elimde toplu bir para oldu. Hem paramı bağlamak hem de ben bu hayatta bir şeye sahip oldum hissini yaşamak için bir yıllık da kredi çekerek araba sahibi oldum. Aileme ait evde kız kardeşimle beraber yaşayacağım için kira masrafım olmayacaktı. 10 yıl sonra ilk defa kira ödemiyorum, çok enteresan bir his. Bugün işimden olsam arabamı satar, kredi borcumu kapatır, işsizlik maaşıyla temel ihtiyaçlarımı gideririm. Bu süre içinde de yeni ve daha iyi bir işi hayatıma çekmeye niyet ederim.

Özgür müyüm? Tam değil ama evet. İşime finansal olarak özgür olabileceğim o günleri planlayarak geldiğimi itiraf etmeliyim. Eğer bu işten para kazanmasaydım bu işi yapmazdım. Yaptığım işi seviyorum diyemem bu durumda. Ama bana özgürlüğümü verecek kaynaklar yaratmamda yardımcı olduğu için işimin varlığına minnettarım.

Genç yaşta kendimi emekli etmek gibi bir hayalim var. Ama çalışmamanın insana iyi gelmediğine inanıyorum. Emekliliğimde elimle ürettiğim şeylerle ilgilenmek istiyorum. Bunları yapabileceğim ve sergileyebileceğim bir atölyem olsun isterdim. Seramik, resim, örgü, dijital sanat pek çok şey olsun içinde; benim ilgilendiğim her şey. Gelen giden farklı faklı insanlar olsun, bir kahve yapayım, oturup iki lafın belini kıralım, başka bir bakış açısı edineyim her birinden.   

Karşılığında 5 kuruş kazanmasam bile her gün severek, koşa koşa giderdim ben o atölyeye.

Share:

2 yorum:

  1. Ben de fen fakültesi mezunuyum. Cumhuriyetin ilk yıllarında bizim okula gelen öğrencilerin çoğu yalılarda yaşayan varlıklı ailelerin çocuklarımızla. Hiç birinin çalışmaya ihtiyacı yok, sadece bilimi merak edip öğrenmek istedikleri için geliyorlar ve kayda değer çalışmalar yapıyorlar. Sanatta olduğu gibi bilimde de bence hayat mücadelesi insanın yaratıcılığını köreltiyor. Ama ne yazık ki hele bu zamanda ekmek aslanın ağzında :/

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İlgi alanı olduğu için üniversite okumak ne kadar güzel.
      Valla barda çalışırken yeni mezun mimar maaşından fazlasını alıyordum. Ekmek aslanın ağzında mı, biz mi parayı yanlış yerde arıyoruz çok emin olamıyorum.

      Sil