Finansal özgürlüğünü kazanmak bir iş sahibi olup temel
ihtiyaçları karşılayabilmekle olmuyor. Para kazandığınız işinizi kaybederseniz
temel ihtiyaçlarınızı karşılayamayacaksanız finansal olarak özgür değilsiniz
demek oluyor. Finansal olarak özgür olmayan birey de maalesef herhangi bir
açıdan özgür olamıyor. Ev kredisi ödemek zorundaysanız işinizi kaybetmeyi göze
alamaz, size hakaret derecesinde şakalar yapan koordinatörünüze güleryüz
göstermek zorunda kalırsınız. Gerçekten özgür olsanız o kişisinin size o şakayı
yapmasına izin vermezsiniz. “Yeter!” diyip çıkabilme lüksüne sahipseniz sadece işinizi
yapmayı istediğiniz için orada olursunuz. Özgür iradesiyle o şirkette bulunmayı
seçen personellerin olduğu firmalarda ortaya çıkan ürünler tartışmasız kalitelidir,
o şirketin marka imajı sempati duyulasıdır.
Eğer bir kişi her sene sahip olduğu varlığın %4ünü harcıyorsa
zengin sayılıyormuş. Çünkü her sene %4ünü harcadığınız bir kaynağı ömrünüzün
sonuna kadar tüketemiyormuşsunuz. Sahip olduğunuz varlığınızdan daha çok harcama
alışkanlığınız sizi zengin ediyor, diyebiliriz. Yapabileceğimiz bir diğer hesap
da şu: yıllık giderinizi 25 ile çarparsanız zengin olmak için ihtiyacınız olan
miktarı bulabilirsiniz.
YAPTIĞINIZ İŞİ
SEVİYOR MUSUNUZ? BÜYÜK İKRAMİYE SİZE ÇIKSA NE İŞ YAPARDINIZ?
Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Mimarlık Bölümü
mezunuyum. Çok büyük ideallerle seçtim mesleğimi, okulda aldığım eğitimle dahi
bir sanatçı olacağıma inandım. Okulumun ilk yaz tatilinde bir mimarlık ofisinde
çalışmaya başladım. Ofisten kazandığım parayla geçinemeyeceğimi anlayınca bir
de barda çalışmaya başladım. Komiktir ki bardan kazandığım para, mesleğimi
geliştirmeye çalıştığım yerde kazandığımın 5 katıydı. Temel ihtiyaçlarınızı
karşılayamadan idealist olamazsınız. Mesleğime inancımı ilk bu konuda
kaybettim.
Annem resim öğretmeni, benim de elim kırıktır. Okulda bir
paftalar çiziyorum ki aman aman, neredeyse ressamım. Öğrenimini gördüğüm işin
inşaat sektörünün bir parçası olduğunu anlamam üçüncü senemin sonundaki şantiye
stajımı buldu. Kağıtta, bilgisayardaki artistik çizgilerin gerçek hayattaki
karşılığının beton, çelik, toz, usta teri, mal sahibi küfrü olduğuyla
yüzleştiğimde bir kere daha kırıldım.
Mezuniyetimden hemen sonra İstanbul’daki en büyük projede çalıştım.
İnsana olan inancımı da orada kaybettim. Güvendiğin insanlar tarafından
kullanılmak mı ararsın, hak etmediği halde senden fazla kazananı mı, dedikodu
mu istersin, entrika mı? En büyük şansım bağlı olduğum müdürümün finansal
özgürlük sahibi bir kadın olması, inanmadığı şeye inanmadığını söyleyebilmesi,
saygıyı hak etmeyene saygı göstermemesiydi.
İstanbul’dan İzmir’e taşınacağımı söylediğimde şansım yaver
gitti ve bana göre yüklü bir miktar tazminat aldım. İlk defa elimde toplu bir
para oldu. Hem paramı bağlamak hem de ben bu hayatta bir şeye sahip oldum
hissini yaşamak için bir yıllık da kredi çekerek araba sahibi oldum. Aileme ait
evde kız kardeşimle beraber yaşayacağım için kira masrafım olmayacaktı. 10 yıl
sonra ilk defa kira ödemiyorum, çok enteresan bir his. Bugün işimden olsam
arabamı satar, kredi borcumu kapatır, işsizlik maaşıyla temel ihtiyaçlarımı
gideririm. Bu süre içinde de yeni ve daha iyi bir işi hayatıma çekmeye niyet
ederim.
Özgür müyüm? Tam değil ama evet. İşime finansal
olarak özgür olabileceğim o günleri planlayarak geldiğimi itiraf etmeliyim. Eğer bu işten
para kazanmasaydım bu işi yapmazdım. Yaptığım işi seviyorum diyemem bu durumda.
Ama bana özgürlüğümü verecek kaynaklar yaratmamda yardımcı olduğu için işimin
varlığına minnettarım.
Genç yaşta kendimi emekli etmek gibi bir hayalim var. Ama çalışmamanın
insana iyi gelmediğine inanıyorum. Emekliliğimde elimle ürettiğim şeylerle
ilgilenmek istiyorum. Bunları yapabileceğim ve sergileyebileceğim bir atölyem
olsun isterdim. Seramik, resim, örgü, dijital sanat pek çok şey olsun içinde;
benim ilgilendiğim her şey. Gelen giden farklı faklı insanlar olsun, bir kahve
yapayım, oturup iki lafın belini kıralım, başka bir bakış açısı edineyim her
birinden.
Karşılığında 5 kuruş kazanmasam bile her gün severek, koşa
koşa giderdim ben o atölyeye.
Ben de fen fakültesi mezunuyum. Cumhuriyetin ilk yıllarında bizim okula gelen öğrencilerin çoğu yalılarda yaşayan varlıklı ailelerin çocuklarımızla. Hiç birinin çalışmaya ihtiyacı yok, sadece bilimi merak edip öğrenmek istedikleri için geliyorlar ve kayda değer çalışmalar yapıyorlar. Sanatta olduğu gibi bilimde de bence hayat mücadelesi insanın yaratıcılığını köreltiyor. Ama ne yazık ki hele bu zamanda ekmek aslanın ağzında :/
YanıtlaSilİlgi alanı olduğu için üniversite okumak ne kadar güzel.
SilValla barda çalışırken yeni mezun mimar maaşından fazlasını alıyordum. Ekmek aslanın ağzında mı, biz mi parayı yanlış yerde arıyoruz çok emin olamıyorum.