Ayın 11’i ve 11. sorum. Böyle
rastlantıları seviyorum. Keşke yazımı sabahtan yazıp saat 11:11’de
yayınlayabilseymişim. Bugünün beni koruyan tılsım 11’lerden gelsin.
İki gündür serzenişlerdeyim.
Yorumlarınız ve destekleriniz için çok teşekkür ederim. Kendimi köşeye
sıkıştırmak, çözüm üretmek zorunda bırakmak verimli oldu diyebilirim. Görmezden
gelinemeyecek bir yol var orada, girişini otlarla kapamaya çalışmışım ama orada
işte. O yolun önce girişini temizleyip sonra ufak yürüyüşlere çıkmak niyetindeyim.
Umarım bu yeni yol bana ve tüm sevdiklerime şifa getirir.
Şimdi yeni sorularla suyu tekrar
bulandıralım. Tortular dibe çöktüğünde bulduğum şeyler beni heyecanlandırıyor.
Suyu bulandırma cesaretini gösterdiğim için kendimi tebrik ediyorum. Aferin kız
bana! Seviyorum ha kendimi! Canım ben!
YAŞAMINIZDA SİZİ EN ÇOK
HEYECANLANDIRAN ŞEY NEDİR?
Başlangıçlar!
Taşınmayı çok severim mesela. İstanbul’da çok fazla ev
değiştirmem gerektiğinden olsa gerek bu işi pratik hale getirmeyi de öğrendim.
Eşya azaltmayı, kategorize etmenin pratikliğini, süsün fazlasının yük olduğunu
bana hayat deneyimlerle öğretti. Eski evin toparlanması, yeni evin ihtiyaçları,
nakliye, yerleşme süreci, mobilya montajları… Yeni evin işler hale gelmesine
kadar geçen o süreci çok seviyorum. Yeni bir düzen oturtmak, eksikleri tespit
etmek, çalışmayan bir sistemi işler hale getirmek…
Eğer kurulu bir düzenim varsa da bu düzenin içinde yeni
başlangıçlar yaratmaktan heyecan duyuyorum. Yeni bir kursa başlamak, yeni
insanlarla ilişki kurmaya başlamak, yeni bir şey öğrenmeye başlamak, yeni bir
deftere başlamak…
Her başlangıç bir suyu bulandırma girişimi sanırım. Suyu her
bulandırdığımda altında kendime dair bir şey bulacağımı bildiğim için heyecan
duyuyor olabilirim. Kendimi keşfetmek bana heyecan veriyor demek ki.
Geçen kış işten çok bunaldığım, kendimi çok sıkışmış
hissettiğim bir dönem yaşamıştım. 6 gün aralıksız çalışmaya yetecek mental
gücüm yoktu. İstanbul’dan Kartalkaya’ya ve Uludağ’a günübirlik turlar vardır.
Sabah 5’te otobüse binersiniz, 3-4 saat yol sürer, pistler açıldığında tesiste
olursunuz; hava kararmak üzereyken pistler kapanır, 3-4 saat yoldan sonra akşam
10-11 gibi evde olursunuz. (İzmir’de böyle turlar yok, İstanbul’un en özlediğim
yanı.) 2 ay boyunca çarşambaları izin aldım. Haftayı ikiye bölerek haftasonu
kalabalığına, trafiğine kalmadan dağlara çıktım. Snowboard benim için o ana
kadar bir grup aktivitesiydi, arkadaşlarla zevkli olan, kalabalık fotoğraflar
çektirdiğimiz bir etkinlik. Geçen kış kafayı yemem sonucu snowboard benim için
bir terapiye dönüştü. “Çok soğuk, parmaklarım dondu ya of” diyebileceğiniz biri
yok etrafta, sakin sakin, kabullenişle hazırlanıp çıkıyorsunuz o karların içine,
kendi kendinize yetmeniz gerekiyor. Vücudum neleri yapmaktan imtina ediyor, board’um
karları ezerken nasıl bir ses çıkarıyor, canım ne zaman oturup dinlenmek, ne
zaman hızlanmak istiyor? Kimseler sizi görmezken nasıl birisiniz?
Yalnız başıma çıktığım dağlarda tanımadığım insanlara canımı
da emanet ettim sislerin ortasında, bir daha hiç karşılaşmadığım insanlarla
aynı masada yemek de yedim, dağ yolun tanıştığım hala görüştüğüm arkadaşlar da
edindim, hiçkimseyle konuşmadan döndüğüm de oldu eve. Yalnız gittim, yalnız
döndüm ama hiçbir seferinde evden çıkarkenki ben olarak geri girmedim eve.
Bana yeni bir ben tanıtan o çarşambalar çok heyecanlandırdı
beni. İzmir’e geri dönmek, yeni bir işe başlamak çok heyecanlandırdı. Yeni
evime taşınmak, yeni bir kedi sahiplenmek çok heyecanlandırdı. Yeni bir dil
öğrenmek, yeni bir spor denemek, yeni insanlarla tanışmak çok heyecanlandırdı.
Yeniden yazmaya başlamak için aldığım defter, yazdıklarımı paylaşabileceğim bu
blog beni çok heyecanlandırdı.
Bu aralar suyu ne güzel bulandırmışım.
Aferin bana!
Burcu, yazilarini cok sevdim. Yalniz basima yolculuga cikmaya bayilirim ama kayaga hic gitmemistim, ne iyi fikir yahu, bunu bu sene yapayim ben! kendi kendime olmak icin bembeyaz bir alan! harikasin, keske kendi blogunda da yaziyor olsan ya daha cok.
YanıtlaSil