Öğrenen Anne %13

13. gün. Pek yoktur öyle batıl inancım ama bugün "hastalık sezonu açılışını" kutladığımız çocuk doktorunda sıra beklerken, rastgele GEO dergisini karıştırıyordum ve karşıma "ölüm ve ölüm korkusu" hakkında şahane bir makale çıktı. Hatta öyle şahaneydi ki, hemen sıra gelirse bitiremem diye korkarak, sayfaların fotoğrafını çektim ki evde devam edeyim okumaya.

Ölüm konusu benim de çok takıntılı olduğum bir konu. Çocukluğumdan beri endişelendirir beni ölüm, ergenlikte tavan yaptı, sonra "aşırı dolu ve üretken" yaşadığımı düşündüğüm bir dönem çok azaldı ama annelikle birlikte yine hortladı. Tabii ölümden korkum da şekil değiştirdi, kendi çlümümden bencil nedenlerle korkmaktan çok, artık "geride kalan çocuklarım" ve "yarım bıraktığım işlerim, hedeflerim" konusuna odaklandım. Geride bir iz bırakmak değil de, şöyle dönüp baktığımda "güzel bir ömür geçirmişim beh" diye diye gitmek istiyorum, onu fark ettim.

Hedefler koymak da bu nedenle çok önemli benim için. O hedeflere ulaşmak müthiş bir mutluluk oluyor ama aynı zamanda işler yolunda gitmediğinde, hedeflerime ulaşma konusunda tembellik ettiğimde ya da bir şekilde beceremediğimde de büyük depresyon oluyor.. İşte bu, bence sorunlu bir durum.

Kendime önümüzdeki 100 gün için koyduğum hedefler bence çok zor hedefler değil, oldukça gerçekçi ve uygulanabilir bir planla da hareket ediyorum. Ama yine de mesela çocuk hasta olunca ve hedeflediğim günlük plana uyamayınca, bir rahatsızlık duyuyorum. Mesela iki gündür aslında çocuk uyurken Almanca çalışabilirim ya da spor yapabilirim ama boş boş oturup blogla ilgili pöstek sayma türü bir düzenleme yapıyorum ve bunu kendimi "rahatlatmak" için yaptığım halde, bana rahatsızlık hissiyle geri dönüyor. Neden bu böyle? Yani neden "gevşe ve sal ya, uygulayamadıysan uygulayamadın, yarın yeni bir gün, sallaaa" diyemiyorum?

Bir önceki yazımda dediğim gibi, "over-achiever syndrome" beni "birşeye baş koyduysam, onu yapabildiğim en iyi şekliyle yapmalı ve bitirmeliyim"e koşulladığı için.. Halbuki "denedim ve başaramadım, salla ya, takılma boşver, demek ki senlik bişi değilmiş" diyip geçebilmek ne kadar kolay olurdu.. Birşeyi başaramadığımda tabii ki ben de vazgeçiyorum ama üzerinde düşünüp durmaktan ve eninde sonunda kendimde bir hataya dayandırmaktan kurtulamıyorum. Misal: "Bugün Almanca çalışamadım, çünkü tembelim, ben asla bu Almancamı ilerletemeyeceğim"e kadar gidebilen bir karamsarlığa kapılıyorum. Halbuki bir psikolog olarak, bu kalıp yargıları fark ediyor ve bunların ne kadar saçma olduğunu çok kolay görüyorum. Bu düşünce tarzını nasıl değiştireceğimi de biliyorum ve genellikle uğraşıp sonunda kendimi bir şekilde su üstüne çıkarıyor, depresif kısırdöngüde kalmıyorum. Ama yine de otomatik olarak ilk düşüncem: "benim hatam". İşte bu otomatik düşünceden kurtulmak zorluyor beni. Yani daha "Almanca çalışamadım çünkü..." aşamasında "çünkü tembelim" değil "çünkü bugün kızım hastaydı ve benim kafam doluydu, bugün kendime biraz nefes arası vermek istedim ve iyi ki de verdim" diyebilsem.. O iş olacak. Ama "çünkü tembelim" dediğim her sefer, aslında bir sonraki sefer için kuyumu kazıyorum. Motivasyonum "ben tembelim" ile düşüyor, halbuki "bugün araya ihtiyacım vardı" ile kendime yüklenmediğim için etkilenmiyor.

Demek ki; öncelikle, plana programa uyamadığım günlerde kendime yüklenmeyi bırakacağım ve "bugün böyle geçti ama yarın başka bir gün" demeyi başaracağım. Bu hafta için hedefim bu.

Ölüm konusuna geri dönersek.. Anlamlı bir hayat yaşamak istiyorum, anlamı da hedefler olarak görüyorum. Ama "başarmak" bu hedeflere değer yüklüyor ve bu beni zorluyor. Hedeflerden değer anlayışını çıkarmak için ne yapılmalı? Ya da "anlamlı hayat" kavramı üzerinde biraz daha düşünmeli ve hedefler yerine "ana odaklanmak ve anı yaşamak" mı konmalı? Ama o zaman da "çal oynasın vur patlasın, keyifle yaşa fazla düşünme ve sığ ama mutlu bir insan ol" riski var...

Eeee? O zaman cevap şu mu olmalı: "hedeflerini keyif aldıkların olarak belirle"? Belki..
Share:

3 yorum:

  1. Ceren benzer endişelerim benim de vardı ama bir zaman önce şunu farkettim. Elimde olmayan sebeplerden ötürü bir planım yolunda gitmediyse başka bir şekilde yolumu kolaylaştıran farklı şeyler oluyor mutlaka. İnançlı olanlar için Allah’ın yardımı, belki karma dengesi ne dersen de, bazen akışına bırakınca o açık farklı şekillerde kapanıyor. O kadar çok yaşadım ki bunu bu yüzden içim rahat.

    YanıtlaSil
  2. ben bu duyguyu bir yerden taniyorum sanki;)..sucluluk mu o tatlim;D bendeki versiyonu farkli olsa da hissettirdigi sey benzer geldi..sartlarimi ve sinirlarimi kabul ederek astim diyebilirim..sonuc olarak beni darlayan bir duyguydu ve kendime fayda vermeyen seyler tatlim gereksiz bence;D
    hayatin anlamiysa herkese gore farkli..her bireyin oncelikleri farkli..
    benim onceligim kendim,sonunda;D;D..ic huzuru,dinginlik..bunu bozan seyleri cikariyorum hayatimdan..hic yapamazsam kalbimden, dusuncelerimden cikariyorum, bag degistiriyorum tatlim..
    sartlara bagli mutluluklar kalici olamiyor maalesef..o sartlari her zaman korumaya calismak da yoruyor..
    benim yaptigim ciplak minti bulmak,kabul etmek ve sevmek oldu..
    simdi yaptigimsa dengemi sarsmadan gelismeye calismak..
    cok yavas ilerliyorum ama mint icin deger sanirim;D
    bunlar benimkiler,seninkileri en iyi sen bilirsin tatlim...

    YanıtlaSil
  3. yangından mal kaçırmak diyorum ben buna :D hakkında yazacaktım zaten. hani o gün öyle bir gündür ki, hiçbir to do list'in yürümez, ama yangınfan mal kaçırırcasına, okuduğun 1 paragraf yanına kardır. o şekilde bakınca, kendimle gurur duyduğum oluyor, vay be yine de böyle güne rağmen araya sıkıştırdın bak o işi gibisinden.

    tabi uzun vadede ne anlama gelir, bilmiyorum, görmek tartmak lazım.

    YanıtlaSil