Cuma günü arkadaşımı havalimanından almaya gittim, o gün bu
gündür tik işaretlerimi gören olmadı. Ne kitap ne Duolingo. Edinmeye
çalışmaktan vazgeçmediğim tek alışkanlığım bacak fırçalamak oldu. Fiziksel ödev
olduğu için fırçalamaya üşenmedim sanırım; diğer ödevlerim için odağımı
arkadaşımdan çekip kendime toplamam gerekecekti, birkaç gün göreceğim
arkadaşımdan daha kıymetli değil bunlar. Bugün İspanyolca kursunu da ekeceğim.
Arkadaşım da sporcu olduğu için yarın spora beraber gideceğiz. Çarşamba sabahı
onu uğurlamamla beraber rutinlerim geri gelecek. Öncelik sıralaması yaptım
denebilir. Bu ara için kendime kızmayacağım. Önemli olan toparlanma zamanı
geldiğinde yeni bahaneler bulmamak. Çarşamba günü benim için kritik olacak.
SORU-017
SİZİ SINIRLAYAN EN
BÜYÜK KISITINIZ NEDİR?
Bu soruya cevabım çok net bir “PARA”. Zamanımı bunun için
kiralıyorum. Uykumu alamamış bile olsam para için yataktan çıkıyorum. Aşk acısı
bile çeksem işe geliyorum. Sevdiklerime ayırabileceğim zamanımı para versinler
diye tanımadığım bir grup insanla geçiriyorum. Yaşadığım ülkenin parasının
değeri düşük olduğu için parası kıymetli ülkelere gitme hayallerimi ertelemek
durumunda kalıyorum. İlerideki çalışmayacağım günler geldiğinde aç açıkta
kalmamak için çılgınlar gibi hesap kitap yapıyorum. Hayallerimi bile paraya
göre kuruyorum. Özel okul fiyatlarını duyunca çocuk sahibi olma hayalleri
kuramaz oluyorum.
Benim jenerasyonum hiç yokluk görmediği halde paranın stresini
çok yoğun yaşıyor. Dedelerimiz açlıkla sınandı, savaş sonrasıydı, sanayi
ürünleri yaygın değildi. Annelerimiz darbe dönemini yaşadılar, tüp kuyruklarında
beklediler. Ben şu yaşıma kadar Starbucks kuyruğunda beklediğimden daha uzun
süreyi hiçbir kuyrukta geçirmedim.
Biz yoklukla değil, bollukla sınanıyoruz.
Hayatımı paraya satıyor ve bu parayla ne yapıyorum?
Bu soruyla yüzleşince biraz utandım. Hayatım boyunca kendimi
farklı, sürüden ayrı olarak tanımlamak çok hoşuma gitmişti. Dövmeliydim,
saçımın yarısı uzun yarısı kısaydı, o 5 yıldızlı otellere gitmezdim, Mango’dan
alışveriş yapmazdım, o diziyi ben izlemezdim. Orijinaldim yani işte, herhangi
biri gibi değildim. Olmak istemezdim zaten, çok sıradan.
Bugün para yatırdığım pek çok şeyi sıradan gördüğüm o
insanlar beni alkışlasın diye yaptığımı acı da olsa fark ettim. Benim farklılık
dediğim şeyler beni sürüden koparmıyor; sürünün içindeki işaretli koyun olmamı
sağlıyor. 5 yıldızlı otele gitmiyorum da kar tatiline gidiyorum. Pilates değil
de CrossFit’ yapıyorum. Televizyon izlemiyorum da Netflix’i bitirdim. Elime geçen ilk parayla,
üzerine kredi çekip araba da almadım mı? Anneannem yeni arabaya kaza gelmesin
diye kurban kesmek istediğinde borcum olduğu ve hayvan hakları konusunda hassas
olduğum halde “al anneanne, bu parası, ne biliyorsan öyle yap.” demedim mi? İçimdeki
marjinal koyun şu an çok üzgün.
Paramı en çok ne temel ihtiyaçlarım ne de hayallerim için
kullanıyorum. En çok parayı toplum onayı almak için, sürüye uyabilmek için
harcıyorum.
Demek ki en büyük kısıtım para değil onaylanma ihtiyacımmış.
Hoş mu şimdi?
vaaay, hem güldürdü hem düşündürdü, süpriz sonlu çok güzel bir post olmuş. bu aralar aşırı duygusallı, negatif ve umutsuz modlardayım (kahrolsun hormonlar). bam güm çarptı bana düşündürdüklerin :)
YanıtlaSilAy gülmeyin rica ederim, punkçı koyun kırılıyor:)
SilBeğenmenize çok sevindim:)
Ahh şu para kazanma mecburiyeti olmasa
YanıtlaSilPara kazanma nedenlerinizi sorgulamanıza yardımcı olur belki:)
SilSabah sabah okudum cok iyi oldu... Para kazanmak icin geri zekalinin birinin batirdigi isleri toparlayacagim az sonra. Hii bi de toplum oyle buyurdu diye cilgin bir konut kredisi cektik kazandigim her kurus da oraya gidiyor.
YanıtlaSilAsiri mutluyum su an.
Tesekkuler, iyi gunler :))))))
Yaşasın toplum onayı! Yaşasın garanti altına aldığımız gelecek!
SilŞimdi şu soruyu soracağım, gerçekten ama gerçekten toplumdan soyut yaşama şansımız olsaydı hangisini seçerdik? Topluma girmeyi mi ayrı kalmayı mı?
YanıtlaSilMağara adamıyken bile zordu, şimdi toplumdan ayrı kalmak mümkün değil..
SilAma "toplum" ile "sürü"nün farkı var tabii
SilSoyutlanmak istemezdim ama insanların takdir edeceklerini söyledikleri şeyleri yapıp durmak da bana kendimi değersiz hissettiriyor. Var olduğum için takdir edildiğim, sevildiğim, saygı gördüğüm bir toplumun parçası olmak isterdim.
SilBaşka soru böyle bir ideal toplum mümkün mü? :)
SilMükemmel insan mümkün mü? Ama hepimiz olabildiğince mükemmele en yakın olmaya çalışıyoruz:) Bireysel beklentilerimle toplumsal beklentilerim aynı denebilir:)
SilVallahi şahane anlatmışsınız! :) parayla ve aslında eşyayla olan ilişkimiz çok acayip; düşününce kendimizle ilgili çok şey anlatıyor bize...
YanıtlaSilGüzel yorumlarınız için çok teşekkürler:)
Silahahah! dr martens bot giyen ve bunu satin almak icin ruhuna hic uygun olmayan islerde güleryüzle calisip onaylamadigi herseye hihi diyen anarsistlere selamlarimla! :-))) bu hayatin bana sonunda ögrettigi birsey varsa, "ne kadar da kibirliymisim" ah o yardim delisi, yufka yürekli, karsiliksiz veren, bu "korkunc" dünyada hüzünlü gercekleri gören ben, ne kadar da kibirliymisim.
YanıtlaSil