Öğrenen Anne %51

Ve yarıyı 1 tık geçtik! Durum raporu, asayiş berkemal. Türk gibi yani yüksek enerjiyle ve ‘n’olcak abiii, hallederiz’ diye başladığım işe, daha ilk çeyrek bitmeden tabii ki hedeflerin çokluğundan demoralize olup ‘yapamıyorum, yapamayacağım, en iyisi vazgeçeyim’ krizi geçirerek noktayı koyma aşamasına gelmiş, ama tam dibe vurmadan bir Alman’dan el alıp motivasyonumu yükseltmiş ve kendime daha gerçekçi hedefler belirleyerek yola tekrar geri koyulmuştum. İlk yarının özeti buydu.

Benim her işim böyledir. Aşırı heyecan ve motivasyon, ilk zorlukta yılgınlık ve demoralizasyon, genelde o noktada vaz geçme ya da genelde kendi dışımda biri ya da bir olaydan ışık alıp daha gerçekçi yeni bir bakışla ve daha dengeli (daha az tutkulu ama daha sürdürülebilir) bir yöntemle tekrar denemek ve bitiş çizgisine dek son bir gayret (genelde burnumdan solumak ve birkaç son dakika aydınlanması ile zaman ve enerji yenilemek) gösterip, bitişi tahminimden rahat göğüslemek ve sonra tebrikleri de umursamaz bir havayla ve ‘aman fazla büyük bişey değildi ya herkes yapabilir’ havasıyla, kendimi olduğundan az göstererek (bu psikolojiye de geleceğim, zamanı gelince yazarım nedenlerini) geçmek. Hep böyledir, her işim böyledir. Çabuk vazgeçerim ama vaz geçmediğimi de iyi yaparım, önem veririm, mükemmelleştirmeye çalışırım.

Sorun aslında bu, ya hiç ya hep. Birşeyi ya hiç yapma, ya iyi yap.. Sorun bu, ara tonları başarısızlık olarak görmek. Bunun üzerinde çalışıyorum.

Şimdi yarı yolu geçmiş, o ‘bırakma’ noktasını da atlatmışken, bir durum değerlendirmesi yapalım ve öyle devam edelim. Neydi hedeflerim? 4 kollu teraziyi dengede tutmaktı. Bunlardan fiziksel kokda sorun olmadı zaten o kol hep öyle kendiliğinden takılıyor iki adım öne bir adım geriye falan bi şekilde dengeyi buluyor. psikolojik kolu iyi çalıştırdım. Hayatımın anlamını, endişelerim üzerine çalışmayı güzel götürdüm, hergün bu konuda aktif çalıştım ve düşünce ve eylem anlamında beklediğimden çok ilerledim. Ama bu nedenle diğer kol, bilişsel kol biraz yukarda kaldı ve özellikle Almanca çalışma motivasyonumda dengeyi tutturamadım. Sosyal kolda da tahminimden iyiydim, yeni insanlarla tanıştım ve eskilerle daha yoğun ilişkiler içine girdim, bu gerçekten beni mutlu etti. Sosyal olmayı seviyorum ama tembellik edip kendimi çekiyorum, kendimi rahat bıraktığımda yani mesela şu her teklife evet deme oyununda, gerçekten zevk aldığımı ve mutlu hissettiğimi görüyorum. Bu kolun karşıtı olan kendine yönelmede de iyiydim, sevdiğim bazı kişisel bakımları düzenli yaptım ve fark ettiğini gördüm. Sanki cildim ışıldadı, daha hafif hissettim falan. Bir de risk aldım mesela saçımı apayrı birine boyattım ve hiç aklımda yokken bu önlere atılan açık bir renkten attı ve baya hoş oldu yahu (kocam farketmedi ve kızım ‘anne sana elsa mı çarptı saçının bi tutamı beyaz olmuş’ dedi ama olsun, ben beğendim ya, yeter).

Yolun ortasında geldiğim nokta bu. Şimdi güdük kalan noktalara yoğunlaşmak istiyorum ve ufak da olsa birkaç başarı elde etmeyi umuyorum. Ha bu arada en büyük başarım da geçen hafta Türkiye’deyken gerçekten çok kontrollüydüm ve ailemle ilk defa gerçekten güzel zaman geçirdik (şimdi süper şımartılmış çocuklarım ağzıma kollektif bi şekilde.. neyse).

Haydi bakalım, ikinci yarı için perdeeeeeee..
Share:

4 yorum:

  1. Blogdaki sessizliğe bakılırsa sanırım son birkaç hafta herkes için biraz zorlayıcı oldu. Bravo sen çok güzel toparladın ve yola devam ediyorsun. Ben de geleceğim ardından

    YanıtlaSil
  2. Bu yorum yazar tarafından silindi.

    YanıtlaSil
  3. hep ya da hiç?

    hayatım bunun etrafında döndü durdu. 35'ten sonra yumuşatmaya başlıyorum sanki, çok minicik biçimlerde. odaklanırsam. refleksime bırakırsan yine başa dönerim ama gerçekten odaklanırsam, günlük yaşamda ara tonlara geçişler yapmayı başarıyorum. kesin kalıcı tutarlı kısma geçemedim.

    YanıtlaSil